8 Mart 2016 Salı

Psikolog Mehlika Dülger’in ilk romanı Kedra

Arka kapağına iliştirilmiş sürpriz kart ile okuru şaşırtan kitap KEDRA’nın yazarı, “okurum şaşırırken ben gülümsüyorum, çünkü hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanıyorum" diyor.


Mehlika Dülger - Kedra 
Bir hafta gibi kısa bir sürede ikinci bakısı yayınlanan, Psikolog Mehlika Dülger’in ilk romanı KEDRA, bir içsel yolculuk romanı olarak dikkat çekerken, her bir kitabının arka kapağına iliştirilmiş kişiye dair mesaj kartları ile de okura adeta “hiçbir şey tesadüf değildir” dedirtiyor.

Kitabın felsefesini "Gölgedeki karanlığınla buluşmazsan, yaşam her daim içinde yarım kalır" olarak tanımlayan Psikolog Mehlika Dülger, “KEDRA’da, psikoloji bilimi ve spritüel bilinç, roman örgüsünde el ele yürüyor. Kitap, okurun kendi içine dönme yolculuğunda, okura terapist olarak eşlik ediyor” diyor.

Okur ile yazar arasında özel bir bağ kurduran, okura kendini özel hissettiren mesaj kartları

Tüm Türkiye’de satışta olan KEDRA’nın her birinin arka kapağında, yazarın okuyucu için yazdığı bir mesaj kartı yer alıyor. Mehlika Dülger bu mesaj kartları ile ilgili; “ilk kitabını çıkaran bir yazar olarak, kitabın arka iç kapağının içine hazırladığım kişisel mesajlar ile bir farklılık yaratmak istedim. Okurumla bu yolla, ilk bağı daha kolay kurabileceğime inandım. Okurumun kendini özel hissetme ihtiyacına dokunmak ve kendinden bir parça bulmasını arzu ettim. Sanırım biraz da okurumun içindeki çocuğa dokunarak eğlence katmak istedim” diyor.


Kartların rastgele değil; psikodramanın sezgisel bilgi ve aile diziminin enerji alanlarından faydalanarak hazırlandığına dikkat çeken Psikolog Mehlika Dülger, kartların tekrar etme olasılığı %5-8 arası. Baskılara göre bu olasılık değişiklik gösterdi. İlk haftada ikinci baskıya girdi Kedra. Seçtiğim kart adetleri de bu prensiplere göre oluşturuldu. Bana göre hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Bir şekilde mesajların okura dokunacağını biliyordum. Okurlarım, kartlar hayatlarıyla paralellik gösterdiğinde şaşırıyorlar. Bense sadece tebessüm ediyorum” diyor.

Çağımızın en büyük problemi boşluk duygusu

Yazar KEDRA ile ilgili, “arafın mührünü açmış, şu anda çağımızın en büyük problemi olan insanların içindeki hiçbir şeyle dolmayan "boşluk" duygusunun arka alanındaki anlamı bir harita gibi açarak, konunun can damarına dokunmuştur. Boşluk duygusu çevremizin, toplumun bize vermek istediği şekil ve yaradılışımız arasındaki mesafede gezinir diğer bir deyişle; sandığımız kişi ile olan arasında... Bu mesafe ne kadar fazlaysa bu duygu o kadar fazla, ne kadar az ise de bu duygu o kadar azdır. Bu mesafede, “boşluk” duygusu dediğimiz şey “kişinin geçmişte karşılanmamış ihtiyaçlarının, bedende bıraktığı yoksunluk hissidir.” Bu yoksunluğu zamanı geldiğinde bir mücevhere dönüşecek “kara tohum” olarak görüyorum. Bu kara tohumla, içimizdeki yoksunluğu telafi etmek üzerine bir hayat planı yaratırız. Yaşamda ilişkilerimiz, işimiz, arkadaşlarımız bu plana uygun, bilinç dışı seçilir ve sağlıklı bir ego gelişimi için bu gereklidir. Bu kabuğun altında yaşam içinde kaynaklarımızı geliştiririz. Bu seçimler hayattaki bağlarımızı oluşturur zamanla. Bazı bağlar yaratılışımızla uyumlu olmaz ise, bir süre sonra, bazı bağlar, ağırlık yaratmaya başlayabilir. Burada kişi kendine dönüp, revize yapması gereken noktaları tespit etmelidir. Oysa kişi eğrelti güvenliğine yaslanarak, dışarı odaklanıp; işini, eşini, çocuğunu, toplumu vb. değiştirmeye çalışarak kurban hikayesine saplanabilir ve içindeki karanlıkla yüzleşemediği için, içsel çocuğun senaryosuna bağlı bir hayat yaşayabilir. Aslında, böyle anlar dışarıyı değiştiremediğimiz için içimizdeki “boşluk duygusu”yla temas etmek için fırsattır. Bağlarımızın ağırlaştığı, aynı şeyleri tekrar tekrar yaşadığımız noktada, aynada kendimize çıplak olarak bakabilmeliyiz. Kendimize “Ne istiyorum? Ne istemiyorum? Neye ihtiyacım var? Bu ihtiyaçlarımı nasıl karşılaşırım?” gibi sorular sorup, bu sorulara dürüstçe cevap verip, verdiğimiz cevapların sorumluluğunu bir yetişkin olarak taşıyabilmeliyiz.

Boşluk duygusu, olumsuz bir duygu gibi görünmesine rağmen; aslında kendimizle bağ kurduğumuz alana kapı açar. Aynı zamanda yaşam enerjimizle bağlıdır. Bu duygu bize hayatta üretme, değişme gücü verir ve bu alana doğru olarak bakabilirsek; yavaş yavaş kendimize, yaradışımıza yaklaşırız.” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum İçin Çok Teşekkür Eederim, Vakit Bulduğum En Kısa Zamanda Cevaplayacağım...